Aile yemeğimizde anneciğim bir konuda “çok mantıklı” diyerek yorum yaptı. Bunu duyan 4 yaşındaki kuzenim Onur, o kadar heyecanlandı ki. “Bu mu mantıklı?”, “Bu mu mantıklı?” diyerek bulduğu nesneleri anneme göstermeye başladı. Mantıklı kelimesini duyduğu anda sünger gibi beynine çekmiş, doğru bir anlama konumlandırma çalışıyordu. Böyle anlar bir çocuk gelişimci için mucizeye canlı şahit olma anlarıdır.
Erken çocukluk insan hayatının en sihirli zamanı. Düşünsenize: dünyaya yeni gelmişsiniz. Kolunuzun, bacağınızın ne yapınca ne tarafa hareket ettiğini keşfetmeye çalışıyorsunuz. Anne babanızın yüz ifadelerinden toplum hangi davranışları kabul ediyor, hangilerini kabul etmiyor anlamaya çalışıyorsunuz. Hangi sesleri çıkarırsanız ne elde edeceğinizi bulmaya çalışıyorsunuz. Adeta hiç bilmediğiniz bir bedenle, hiç görmediğiniz bir evrene bırakılmak gibi heyecanlı bir macera.
Erken Çocukluk Ne Demek?
Erken çocukluk ülkemizde 0-6 yaş ya da 0-72 ay arasını kapsar. Dünyada ise 0-8 yaş arası dönem olarak tanımlanmaktadır. Çocuğun doğumundan başlayarak ilkokula başlamasına kadar devam eder. Kişinin bilişsel, motor, sosyal beceriler ve iletişim becerileri açısından en hızlı gelişim ve değişim gösterdiği dönem erken çocukluk dönemidir. Sosyal ilişki kurma, duyguları düzenleme ve özdisiplin gibi beceriler de erken çocukluk döneminde şekillenmektedir.
İnsan beyninin değişim ve gelişime en açık olduğu ve şekillendiği dönem erken çocukluktur.
İnsanın fiziksel ve bilişsel anlamda en hızlı gelişim gösterdiği dönem olan erken çocuklukta, sosyal ve psikolojik gelişimin temelleri de atılır. Filmlerden aşina olduğumuz “şimdi çocukluğunu inelim.”li psikanaliz seansı sahnelerinin sebebi de budur. Çocukluk dönemimizde bilinçaltımızda biriktirdiğimiz deneyimler, yetişkin hayatımızdaki davranışlarımızı şekillendirmektedir. Davranışlarımız üzerinde çocukluk deneyimlerimizin, genetik kodumuzdan daha çok etkisi vardır.
Netflix’te gösterimde olan” Yaşamın Başlangıcı” belgesel serisinde bu durumla ilgili çok güzel bir araştırma paylaşılıyor. Rodentler üzerinde yapılan araştırmada, genetiğimiz ile erken çocuklukta maruz kaldığımız deneyimler karşılaştırılıyor. Farelerde, annelerin erken çocukluk döneminde yavruyu tarayıp yalayarak temizleme davranışının sıklığının, genetik kodlarına bağlı olduğu biliniyor. Bu davranışı sık yapan ve az yapan 2 grup üzerinde çalışılıyor. Çok temizleyen annenin yavrusu alınıp az temizleyen anneye veriliyor. Ve o yavru büyüdüğünde genetiğinin aksine temizleme davranışını daha seyrek gösteriyor. Sosyal davranışları öncelikle 0-6 yaşları arasında kaydediyor ve yetişkinliğimizde buna göre davranıyoruz. Yani ne kadar ebeveynlik kursu alırsak alalım, ne kadar kitap okursak okuyalım; sonunda kendi anne babamız gibi ebeveynlik yapmaya daha yatkın olkduğumuz ortaya çıkıyor.
Erken çocuklukta edindiğimiz tecrübeler genetik kodlarımızdan daha güçlü bir etki bırakmaktadır. Bu durum erken çocukluk döneminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.