skip to Main Content
Mehmetçik İlkokulu’nda Neler Oldu?
Post Series: Güncel

Yeni jenerasyonlar, özellikle siyaset ile biraz daha fazla ilgisi olanlarla yaptığım konuşmalarda, konuşma dönüp dolaşarak hep aynı noktada tıkanıyor: Sen necisin?

“Necisin ne demek?”

“Yani, sosyalist misin, milliyetçi misin, entelektüel misin, hümanist misin, ateist misin… nesin?”

Bizim çocukluğumuz böyle geçmedi. Bizde kimse bir şeye taraf olmadı. Hiç kimseyi de tutmadı. Tutanlar da diğerleri ile bu konuda çok konuşmadı. Olaylar hep aile, sevgi, saygı zemininde yürüdü. Dolayısı ile sokakta da bunu yaptık. “Görgülü kuşlar, gördüğünü işler” derdi babaannem. Biz de ailemizde ne gördüysek sokakta da aynısını yaptık. Sokak da bize her zaman karşılığını verdi.

O nedenle şimdi bana sorduklarında şaşırıp kalıyorum. İnsan ister istemez bir varoluşçuluk sorgulamasına da girişiyor kendi kendine: Acaba ben neciyim? İlla bir şeye adapte olmak mı gerekiyor günümüzde? Bir gruba, topluluğa ya da bir oluşuma üye olmak, orayı sahiplenmek mi? Buraya kadar normal, diyelim. Peki ya sahiplendiğin grubun tam karşısında, orayı da sahiplenen başka bir grup varsa? İşte o zaman işler değişiyor. “O bizden değil” demeler başlıyor. Yahu, aynı sokakta yürüyorsun, kapı komşun nasıl oluyor da senden olmuyor? Öksürürken tıkansanız ikinizin de ihtiyacı olacak tek şey hava! İçinizden hiç birisi suda nefes almıyor ya…

Ancak, bazı zamanlar bu “bizden olmayanlar” ile ilgili öyle haberler okuyoruz ki kendi yüzümüze değil, ellerimize, ayaklarımıza bile bakamıyoruz utançtan. Empati yapıyorum, nasıl haklı olabilirler, acaba kendilerine göre neler olmuş olabilir… diye. O zaman biraz daha yükseliyor düşünceler. Bu veliler, kendi kapı komşusunu, kendi çocuğuna yuhalatabilecek duruma nasıl gelebildi? “Bu çocuklar bizden değil” diyen koca koca insanları, küçücük çocuklara karşı eylem yapma noktasına ne getirdi? Ve en önemli soru: Aksaray Mehmetçik İlkokulundaki bu sorumsuzluk örneğinin müsebbibi kim?

Bizden Olmayanlar Normal mi?

Sosyal kimlik kuramına göre, aynı grupta olan kişiler birbirlerini kayırırlar. Sosyal grup içindeki bireyler, kendi grubunun konumunu ve grup içindeki konumunu belirlemek için çeşitli karşılaştırmalar yaparlar. Bu karşılaştırma ve kıyaslamalar, belirli davranışlara ve niteliklere yüklenen değerle ilgilidir. İnsanlar olumlu bir sosyal kimlik edinmek ve benlik saygılarını yükseltmek için bu sosyal karşılaştırmayı gerçekleştirirken, kendi gruplarını kayırarak algılama ve diğer grubu da küçümseme yönünde bir yanlılık gösterirler. Bu sürece “iç grup kayırmacılığı” adı verilir [1].

Demirtaş’ın yazısında yer alan “sosyal kayırma” olgusu, Mehmetçik İlkokulunda net olarak gözleniyor. Kendi çocukları “normal” olan veliler, onlara göre “normal olmayan” çocukları okulda istemiyor. Velilerin kendi sosyal gruplaşmaları, çocuklarının “normal”lik düzeyinden temel alıyor. Bu noktada gözlem ile standart çocuk hareketlerini ortalama karşılayan çocuklara normal diyen velileri, kendilerinden olmayan çocukları istemiyor. Bizim insanımız karakteristik olarak şefkatli ve anaçtır. Bir noktaya kadar sabreder, bir noktadan sonra ciddi bir patlama gösterir.

Kaynaştırma Okullarında Yaşanan Sıkıntılar

Bu sıkıntılar ilk kez yaşanmıyor. Ancak ilk kez bu kadar ayyuka çıkıyor. Kaynaştırma sınıflarındaki osb’li çocuklar ile diğer çocuklar arasında yaşanan tatsızlıklar zaman zaman okul yönetimlerini zorlar. Bu noktada, yönetim ile en çok irtibat halinde olması gereken kişi sınıf öğretmenidir. Sınıf öğretmenini de çocuğun velisi desteklemelidir. Ancak yaşanan sorunların kaynakları üzerine yapılan araştırmalarda[2], 4 neden göze çarpıyor:

  1. Aile çocuğunun özel eğitim gereksinimli olduğunu kabullenemiyor ve toplantılara katılmıyor
  2. Aile, çocuğunun özel eğitim gereksinimli olduğunu kabullenemiyor. Konu hakkında bilgi sahibi de değil ve konuyla ilgili olumsuz tutum sergiliyor.
  3. Aile okuma yazma bilmiyor, ilgisiz ve bilgisiz, durumu kabullenmek istemiyor ancak ne zaman maddi bir destek durumu söz konusu olursa duruma göz yumuyor.
  4. Aile eğitimsiz ve bilgisiz.

Sınıf öğretmenleri konuyla ilgili, Millî Eğitim Bakanlığı ve ilgili kurumlar tarafından hazırlanan bir takım çözümlerle aileye ulaşmaya çalışıyor. Çünkü ailelere de seminer ve eğitim desteği verilmesi konusunda fikir birliği yaşanıyor. Yanı sıra, sınıf öğretmenlerinin diğer öğrencilerine de ayırmaları gereken bir zaman ve emek bulunuyor. Sınıf öğretmenlerine göre, sınıftaki dengesizlikte de çocukların öğrenme zamanındaki farklılıklar, sınıfların kalabalık oluşu ve diğer çocukların kaynaştırma öğrencisine zorbaca yaklaşımları gibi nedenler yer alıyor. Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda, özellikle konunun tam ortasındaki hedef olan sınıf öğretmenlerinin çözüm önerileri de şöyle:

  1. Kaynaştırma öğrencisinin sınıf içinde aldığı eğitim saati azaltılabilir ve destek eğitim odasına yönlendirilebilir.
  2. Kaynaştırma öğrencisinin engeliyle ilgili olarak sınıf öğretmeni hizmet içi eğitimle, işitme ve konuşma eğitimi alabilir. Öğrenci, alanında uzman bir eğitimciyle ders yapabilir.
  3. Kaynaştırma öğrencisine kaynaştırma eğitimi ile tam donanımlı eğitim almış uzman aracılığı ile araç – gereç ve materyal eksiği olmadan destek eğitim odası veya özel eğitim sınıfında eğitim verilebilir.
  4. Ya program yoğunluğu azaltılabilir ya da kaynaştırma öğrencisi ayrı bir sınıfta ya da özel eğitim sınıfında eğitim alabilir.

Yapılması Gerekenler

Aksaray ili Merkez Mehmetçik İlkokulu örnek alınarak, sürecin bu noktaya gelmeden önce nasıl ilerlemesi gerektiğine dair, Milli Eğitim Bakanlığının Eylül 2010’da basılan ve yayımlanan bir kaynaştırma kılavuzu[3] var. Bu kılavuza göre okul yöneticilerinin yapması gerekenler şunlar:

  1. Ön Hazırlık: Personel ve kaynaştırma öğrencisinin akranları bir ön hazırlıktan geçmelidir. Hizmet içi eğitimle, personelin konuya vakıf olması sağlanmalıdır
  2. Okul Kültürü: Bazı sınıf öğretmenlerinin, engelli çocuğun, diğer çocukların başarısını düşürdüğü gibi bir önyargısı olduğundan dolayı, okul içinde pozitif bir kültür oluşturulmalıdır.
  3. Metot ve Materyal: Kaynaştırma öğrencisinin ihtiyacı olan materyaller sağlanmalı, metot ve destek eğitimi ihtiyacına göre sağlanmalıdır.
  4. Sınıf öğretmeni, rehber öğretmen, özel eğitim öğretmeni, yöneticiler ve anne-babalar engelli çocuğun eğitimi ile ilgili olarak iyi bir iletişim sistemi geliştirmelidir ve takımın bir parçası olmalıdır.

Son Söz

Okuldaki engelli çocukları yuhalayanlara soruşturma açılması gibi işler, buz dağının görünen yüzünde, aba altından sopa göstermekten başka bir işe yaramıyor ne yazık ki.

[1] H. Andaç Demirtaş, Sosyal Kimlik Kuramı, Temel Kavram ve Varsayımlar, İletişim Araştırmaları 2003, sf: 123

[2] Berkant, H., G. & Atılgan, G. (2017). Sınıf öğretmenlerinin kaynaştırma eğitimine yönelik yaşadıkları sorunlar ve çözüm önerileri. Journal of Educational Reflections, 1(1), 13-25

[3] Milli Eğitim Bakanlığı, Özel Eğitim Rehberlik  ve Danışma Hiz. Gn. Md.lüğü Ankara, Eylül 2010,  “Okullarımızda 3N (Neden, Nasıl, Niçin?) – Kaynaştırma Yönetici – Öğretmen – Aile Kılavuzu”

 

This Post Has 0 Comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top